LAÜ Akademisyeni Prof. Dr. Meral Demiralp “Yaşlılarda deliryum ve risk faktörleri”ni ele aldı
Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meral Demiralp, “Yaşlılarda deliryum ve risk faktörleri”ni ele alarak, deliryumun geriatrik psikiyatrinin en önemli konularından birisi olduğuna dikkat çekti.
Prof. Dr. Meral Demiralp, deliryumu; herhangi bir nedenle bütün beynin kısa bir sürede yaygın olarak etkilenmesi ile ortaya çıkan, kişinin çevreye karşı farkındalığının azalmasına ve konfüzyon denilen kafa karışıklığına yol açan mental yeteneklerdeki ciddi bir bozulma olarak açıkladı. Özellikle, 65 yaş ve üzeri grupta, bilinç ve dikkat başta olmak üzere bellek, yargılama, yönelim gibi bilişsel yetilerde ve davranışta ağır derecede bozulmalar olduğunu, uyku ritminin bozularak gündüz ve gece uykusunun yer değiştirdiğini açıklayan Demiralp, deliryumun başlı başına bir hastalık olmayıp, başka tıbbi durumlara bağlı olarak ortaya çıkan akut bir durum, bir sendrom olduğunu ifade etti.
Demiralp, “Beyin metabolizmasını etkileyebilecek her şey deliryuma yol açabilir. Deliryum, beyindeki sinyallerin normal şekilde gönderilmesi ve alınması bozulduğunda meydana gelir. Bu bozulmaya büyük olasılıkla beyni savunmasız kılan ve beyin aktivitesindeki arızalanmayı tetikleyen faktörlerin bir kombinasyonu neden olur. Deliryumun tek bir nedeni yada sistemik bir hastalık ile ilaç toksisitesinin bir araya gelmesi gibi birden fazla nedeni olabilir” dedi. Prof. Dr. Demiralp, olası nedenlerin; demans, enfeksiyon ve tümörler gibi doğrudan doğruya beyinle ilgili olabileceği gibi; konjestif kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, dehidratasyon, yanıklar, ameliyat sonrası dönem, vitamin eksikliği, düşük sodyum, düşük kalsiyum seviyeleri gibi sistemik ve metabolik nedenlere bağlı olarak da gelişebileceğini belirtti.
Deliryum 65 yaş üzeri bireylerde daha sık görülüyor
Deliryumun 65 yaş üzeri bireylerde daha sık görüldüğüne ifade eden Demiralp, yaşlı bireyler için risk faktörlerini; özellikle yoğun bakımlarda yada ameliyat sonrasında hastanede kalmaya neden olan herhangi bir durum, huzurevinde kalmak, yalnız yaşama ve uyaran eksikliği, 65 üzeri yaş, uzun ve büyük genel cerrahi ve ortopedik cerrahi girişimler sonrası, önceki deliryum atakları, çoklu tıbbi problemlerin varlığı, görme veya işitme bozukluğu, uyku yoksunluğu, yoğun bakımda uzun süre kalışlar, invaziv girişimler, hastanın tespit edilmesi ve hareketsiz kalması, dehidratasyon ve yetersiz beslenme, demans varlığı olarak sıraladı.
Hastanede yatan hastaların % 5-42’sinin hastanede kaldıkları herhangi bir dönemde deliryum yaşayabildiklerine değinen Prof. Dr. Meral Demiralp, deliryum görülme sıklığını; 65 yaş üstü ve demanslı hastalarda % 22-89, ortopedik ameliyatlar sonrasında % 18-50, son dönem kanser hastalarında % 85, yanık ünitelerinde % 20, kardiyoloji yoğun bakımlarında % 30 ve ameliyat sonrası bakım veren cerrahi servislerinde % 9-15 olarak ifade etti.
COVID-19 ile kabul edilen 65 yaş üstü hastalarda, yatkınlık yaratan faktörlerin varlığı, izolasyon, hasta ile sınırlı etkileşimler ve hastalığın kendisinin olumsuz sonuçları nedeniyle deliryumun daha kolay gelişebildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Meral Demiralp, deliryumun standart yönetiminin, hasta izolasyonunu artırmanın gerekli olduğu COVID ortamlarında zor olabileceğine değindi.
Deliryum belirtilerinin bir kaç saat gibi hızlı bir sürede başladığını ve genellikle gün boyunca dalgalanma gösterdiğini açıklayan Demiralp, belirtilerin havanın karanlık olduğu ve her şeyin daha az tanıdık göründüğü gece boyunca daha kötü olma eğiliminde olduğunu sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Meral Demiralp, deliryum belirtilerini “Genel görünüm ve davranışa bakıldığında; hastada bilinç sislenmesi ve algı bozukluğu olduğundan dış görünümü şaşkındır, her zamanki hızlılıkta anlaması güçleşmiştir, huzursuzluk ve gündüz uykuya eğilim görülür, hasta amaçsız hareketler yapar. Bilişsel yetilerde ağır bozulma olduğundan konuşma bozulmuştur ve hasta ile ilişki kurulamayabilir. Hastanın zaman, yer ve kişi yönelimi ileri derecede bozulmuştur, aile üyelerini tanıyamaz, hastanede olduğunun ve zamanın farkında değildir. Vücudunun üzerinde böcek geziniyormuş gibi görsel varsanılar ve eşya gölgelerini kendisine zarar verecek yaratıklarmış gibi algılama bozukluğu yanılsamalar sık görülür, çevreden ve içten gelen uyarıları gerçeğe göre değerlendiremez; ayıp, utanma, yasak kavramları geçici bir süre ortadan kalkabilir” şeklinde açıkladı.
Demiralp deliryum hastalarının aile üyelerine hastaya nasıl davranacaklarıyla ilgili tavsiyeler verdi
Son olarak deliryumun nedenine yönelik ve semptomatik tedavisinin önemli olduğunu belirten Prof. Demiralp aile üyelerinin hastaya nasıl davranacaklarıyla ilgili olarak yaptığı açıklamalarda; çevresel güvenliği sağlama ile ilgili; hasta ile her karşılaşıldığında aile üyesinin kendisini tanıtmasına, hasta ile sakin ve güven veren bir ses tonu ile konuşulmasına, hastaya bakım veren kişinin sürekliliğinin sağlanmasına, sağlıklı uyku alışkanlığı oluşturma ile ilgili; gün içinde oda ışığının korunmasına, hasta için düzenli bir gündüz programı oluşturularak gündüz uyanık kalmasının sağlanmasına, yönelimi sağlama ile ilgili; aile üyelerinin kendisini ve diğer insanları düzenli olarak tanıtmasına, odasının güneşle yeterince aydınlatılmış olmasına, hasta ziyaretlerinin sık aralıklarla farklı kişilerce değil, aynı kişilerle uzun süreli olmasına; kolayca okunabilen saat, tarih, gün, mevsim, hava durumunu gösteren takvim ve şehir ismini içeren “Gerçeğe uyum panosu” düzenlenmesi ve düzenli fiziksel aktivite yaptırılmasına ve bilişsel uyarımın artırılması ile ilgili anlaşılabilir bir dil kullanılmasına, sık sık kısa göz teması kurulmasına, hasta sorulan soruları anlamış görünmüyorsa soruyu tekrar ederken tam olarak aynı kelimelerin kullanılmasına aksi halde hastanın kafa karışıklığı yaşayacağına, ayrıca sıvı alımı ve beslenmesine özen gösterilmesine işaret etti ve yapılacak tüm bu uygulamaların dikkat, yönelim ve bellek işlevlerini artıracağını sözlerine ekledi.