LAÜ Akademisyeni Mısırlısoy, “Kültürel Miras Yapılarının Yeniden Kullanımı” konusuna değindi
Tarihi yapıların yeniden kullanımı konusunda, kamu bilinci artırılmalı
Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Damla Mısırlısoy “Kültürel Miras Yapılarının Yeniden Kullanımı” konusu ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Kültürel miras yapılarının yeniden kullanımı, bulunduğu bölgeye ve orada yaşayan halka, sosyal, kültürel, ekonomik ve ekolojik yararlar sağlamakta olduğunu belirten Mısırlısoy, işlevini kaybetmiş yapıların devamlılığının sağlanması için yeni işlevlerle kullanılması gerektiğini ancak, kültürel mirasın devamlılığının sağlanması için, yapıya verilecek yeni işlevin, kültürel miras yapısının miras değerlerinin koruması ile gerçekleşebileceğini belirtti.
Yeniden kullanım yüzyıllar boyu süregelen bir yöntemdir
“Yeniden kullanım ve adaptasyon, mevcut bir binanın yeni kullanıma uygun hale getirilme süreci olarak tanımlanmaktadır ve bu süreç bazı müdahaleler, değişiklikleri, mevcut binaya yapılan ekler, iyileştirmeleri ve benzeri diğer uygulamaları içerebilir.Yeniden kullanım, ingilizcede ‘adaptive reuse’ denilen kavram, yüzyıllar boyu süregelen bir yöntemdir. Ancak daha önceki dönemlerde, tek amaç mevcuttaki bina stokunun yeniden kullanılması iken, günümüzde yapının kültürel miras değerleri göz önünde bulundurularak yapının hangi işlevle yeniden kullanılacağı daha bilimsel temellere dayandırılmaktadır” diyen Mısırlısoy, tarihi binaların, zaman içerisinde farklı sebeplerle özgün işlevini kaybedebileceğini ve bina, inşa edildiği dönemdeki özgün işlevini kaybettiği zaman, özgünlüğünün korunması açısından, binanın yeniden işlevlendirilerek hayata kazandırılmasının gerekmekte olduğunu ifade etti. Binanın hangi işlevle gelecek nesillere aktarılacağı, karar aşamasında birçok etken olduğundan çok aşamalı ve kolay olmayan bir süreç olduğunu belirten Mısırlısoy, kültürel miras yapısının hangi işlevle kullanılacağına karar verme sürecinde, yapının kültürel, sosyal, çevresel ve ekonomik boyutlarının göz önünde bulundurulması gerekliliğine de dikkat çekti.
Mısırlısoy açıklamasının devamına şöyle devam etti; “Binaya en uygun işlevin verilmesi, binanın kültürel öneminin korunması açısından önemli bir karardır. Tarihi binaların yeniden işlevlendirilmesi sürecinde, öncelikle, mevcut yapı detaylı bir şekilde analiz edilmelidir. Binanın fiziksel olarak sürdürülmesi dışında, aynı zamanda özgünlüğünün ve miras değerlerinin de korunması gerekmektedir. Bu da ancak, binanın karakterine uygun işlev ve kullanıcıların önerilmesiyle elde edilebilmektedir. Binaya en uygun işlevin saptanması için detaylı analizler ve bölgenin ihtiyacının saptanması açısından gerekli incelemeler yapılmalıdır ve binanın yeniden kullanıma adaptasyon sürecini etkileyen tüm faktörlerin bütünsel bir yaklaşımla göz önünde bulundurulmalıdır. Kültürel miras yönetiminde, özellikle kamusal yapılarda rastladığımız en büyük sorunlardan bir tanesi yapının mülkiyet durumudur. Sürdürülebilir yeniden kullanım projeleri için, bölgenin ihtiyacı belirlenmeli, toplumun katılımı ve paydaşların işbirliği sağlanmalıdır. Bu konuda, hem halkın bilinci artırılmalı hem de, karar mekanizmaları ve paydaşlar bu konuda eğitilmelidir.”
Kültürel mirasın korunması ve yeniden kullanılması ile ilgili karşılaşılan en büyük sorunlardan bir tanesi, bakım ve onarım masraflarını karşılayacak bütçe olmayışıdır
“Kültürel mirasın korunması ve yeniden kullanılması ile ilgili karşılaşılan en büyük sorunlardan bir tanesi, bakım ve onarım masraflarını karşılayacak bütçe olmayışıdır. Restorasyon aşaması, çok uzun, meşakkatli ve çok maliyetli bir süreçtir. Ayrıca, restorasyon işlerinin tamamlanmasından sonraki süreçte de, yapıya belirli aralıklarla müdahaleler yapılması gerekmektedir” diyen Mısırlısoy, kültürel mirasın, gelecekteki bakım onarım masraflarını karşılayabilecek bütçe sağlayabilmesi açısından kar getirebilmesinin gerekli olduğunu ve bu bağlamda, karar sürecinde yapının gelecekteki sürdürebilirliği için yönetim planı hazırlanmasının önemli olduğunu dile getirdi.
Mısırlısoy son olarak sözlerini şöyle tamamladı; “Tarihi yapıların yeniden kullanımı konusunda, kamu bilincinin artırılması gerekmektedir. Bu yapılar, içinde ya da çevresinde yaşayan insanların yaşam tarzının ve kültürünün kanıtı olduğu için, onları yıkmak veya zarar vermek değil, korunması teşvik edilmelidir. Yeniden kullanıma adaptasyon sürecinde, halkın katılımı önem teşkil etmektedir. Bölgede yaşayan halk, yapının gelecekteki kullanıcıları olacaklardır. Bu nedenle, yerel halk karar sürecine dahil edilmelidir. Bu tip çalışmalar, sosyal etkileşimi ve toplumun yerel kültürel mirasına olan sorumluluğunu arttırmaktadır. Bu yapıları gelecek nesillere aktarabilmenin yolu da miras değerlerini koruyarak yeniden kullanmaktan geçmektedir.”