LAÜ Akademisyeni meme kanserinde lenfödeme dikkat çekti
Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gülbin Ergin’in, “Meme Kanserinde Erken Dönemde Verilen Eğitim Lenfödem Riskini Azaltıyor” başlıklı makalesi uluslararası “Lymphatic Research and Biology” dergisinde yayınladı. Ergin, meme kanserinin dünyada, kadınlar arasında görülen tüm kanserlerin yaklaşık %30’unu oluşturduğunu ve bu kanser türünün de kadınlarda ilk sırada bulunduğuna dikkat çekerek, çalışması hakkında bilgiler verdi.
“Son araştırmalara göre, meme kanserine yakalanma yaşı giderek küçüldü”
Son yapılan çalışmalarda meme kanserine yakalanma yaşının giderek küçüldüğü ve daha genç yaşlarda ortaya çıktığının bilindiğini vurgulayan Ergin, günümüzde hem cerrahi hem de radyoterapi alanındaki gelişmeler sayesinde meme kanserli kadınlarda hastalığa bağlı yaşam süresini uzamakla beraber meme kanseri tedavisini takiben, meme kanseri tarafındaki kolda yaşam kalitesini azaltan ciddi problemlerin açığa çıkabildiğine işaret etti.
“Lenfödem, kronik ve ilerleyici”
Ergin, en önemli sorunlardan biri meme kanseri tedavisi sonrası erken ya da geç dönemde %5–42 oranında görülen “lenfödem” olduğunu söyledi. Lenfödem, “lenfatik sistemin” gelişimsel bozukluğu veya sonradan hasar görmesi sonucu proteinden zengin lenf sıvısının doku aralıklarında birikmesi ile ortaya çıkan kronik ve ilerleyici bir durum olduğuna değinen Ergin, lenf kanallarının yetersiz çalışması, yumuşak dokularda sertliklere, eklem kısıtlılıklarına, ödeme, kas gücü kayıplarına, kozmetik probleme ve ağrıya neden olduğunu söyledi. Ergin, tekrarlayan enfeksiyonlar lenfödemli kolun zamanla kötüleşmesine yol açabileceğini belirtti.
“Lenfödemin tedavisinde en etkili yöntem, Kompleks Dekonjestif Fizyoterapi”
Günümüzde lenfödemin tedavisinde en etkili yöntemin “Kompleks Dekonjestif Fizyoterapi” (KDF), olduğunu vurgulayan Ergin, bu tedavi programı ile lenfödem hakkında hastanın eğitimi ve ev programına katılımını teşvik etmek, etkilenmiş kolun lenf akışının hızlanmasını ve birikmiş proteinin dağılmasını sağlamak, enfeksiyonun oluşmasını veya tekrarlamasını önlemek, hastanın psikolojik problemler ile nasıl başa çıkacağının amaçlandığını aktardı. İki fazdan oluşan bu tedavinin ilk fazında fizyoterapist tarafından birebir yapılan uygulamaların(drenaj, çok katlı bandajlama, özelleşmiş egzersizler, cilt bakımı ve eğitim) yer aldığınıifade eden Ergin, ikinci fazda ise hastanın kendi kendini tedavi ettiği uygulamaların(self-drebaj, kompresyon çorabı, özelleşmiş egzersizler ve cilt bakımı) yer aldığınI belirtti. Ergin, ömür boyu sürecek olan bu faz ile ödemin kontrol altında tutulması sağlandığını ve KDF’nin bu alanda çalışmak isteyen ve lisans eğitimi sonrası sertifika programlarını tamamlayan fizyoterapistler tarafından uygulandığını dile getirdi.
“Tedavi başlar başlamaz ‘lenfödem’ konusunda bilinçlendirilmek son derece önemli”
Lenfödemin, bireylerin yaşamlarını olumsuz yönde etkilediğini anlatan Ergin, sadece bireyi değil, tüm toplumu ilgilendiren bir sağlık sorunu haline geldiğini, bu nedenle aktif ve üretken çağda bu hastalığa yakalanan kadınların yaşam kalitelerini artırmak, fonksiyonel düzeylerini geliştirmek için meme kanseri tedavisi başlar başlamaz lenfödem konusunda bilinçlendirilmelerinin son derece önemli olduğuna dikkat çekti.
“Detaylı bir eğitim programı ile meme kanseri sonrası lenfödem gelişme riski azaltılabilir”
Ergin, meme kanseri tedavisi öncesi ve sonrasında neler yapmaları gerektiği, nelere dikkat etmeleri gerektiği ve onları tedavi sonrası süreçte nelerin beklediği konusunda yeterli eğitimlerin verilmesi gerektiğini belirterek, bu konuda yetersiz bilgisi olan hastaların günlük yaşamlarında daha fazla olumsuz etkilendiğinin altını çizdi.
Son olarak yaptığı çalışmada, tedavi öncesi eğitim verdiği kadınlarda etkilenen taraf kolda sorunların daha az ortaya çıktığı ve hastaların lenfödem şiddetini korumada daha başarılı olduğunu söyleyen Ergin, bu sonuçların fizyoterapistler tarafından verilecek olan detaylı bir eğitim programı ile meme kanseri sonrası lenfödem gelişme riskinin azaltılabileceğinin göstergesi olduğunu belirtti.