LAÜ Akademisyeni Ataman Engelli bireylere karşı oluşturulan olumsuz tutumların olumlu hale dönmeye başladığına dikkat çekti
Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Dr. Fazıl Küçük Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Öğretmenliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ayşegül Ataman, “Engelliler Haftası” dolayısıyla açıklamalarda bulunarak, detaylı bilgiler aktardı.
“Engelliler Haftası, Birleşmiş Milletler’e üye 156 ülkede aynı tarihlerde kutlanan özel haftadır. Engelliler Haftası boyunca; engellilik sorunu, engelliliğin önlenmesi ve engellilerin eğitimi konusu üstünde durulur. Radyo ve televizyonda konu ile ilgili programlar yayınlanır”diyen Ataman,okullarda her gün ayrı bir engellilik konusu işlendiğini ancak Covid-19 pandemisi nedeniyle bu yıl bu etkinliklerin yapılmadığını ifade etti.
Ataman: Salamanca bildirgesinin amacı herkesi kapsayan eğitim yaklaşımıdır
“Bu hafta boyunca tüm dünyada törenlerle kutlanan bir etkinliğe dönüşmesinin temel amacı toplumda yetersizlikten etkilenmiş bireylere toplum tarafından konulan engellerle yaratılan kısıtlanmaları aşmak ve bu bireylere karşı olumlu tutumlar geliştirmesini sağlamaktır”diyen Ataman, bu çabalar, öncelikle ABD başlayan toplum hareketleri ile bir anlam kazanmış ve avrupada 10 Haziran 1994 tarihlerinde İspanya’nın Salamanca şehrinde, 92 devleti ve 25 uluslararası kuruluşu temsil eden 300 den fazla kişi bir araya gelerek Salamanca Bildirgesini oluşturmuştur dedi. Ataman,bildirgenin amacının özellikle başta özel eğitim gerektiren çocuklar olmak üzere, okulu tüm çocuklara hizmet verecek şekilde güçlendirerek, “kapsayıcı eğitim” (herkesi kapsayan eğitim) yaklaşımını geliştirerek “herkes için eğitim” hedefinin gerçekleştirilmesi olduğuna değindi.
Ataman herkes için eğitimi şöyle sıraladı;
* Her çocuk, eğitim görme temel hakkına sahiptir.
* Her çocuk, kendine özgü özelliklere, ilgi, yetenek ve öğrenme ihtiyaçlarına sahiptir.
* Özel eğitime gereksinimi olanlar, normal okullara devam edebilmeli ve bu okullar onların ihtiyaçlarını karşılayabilecek, “çocuğu merkez alan” eğitim sistemi içinde yetiştirmelidir.
* Zorlayıcı başka sebepler olmadıkça, bütün çocukları normal okullara kayıt ederek, hukuki ve politik bir konu olarak kapsayıcı eğitim prensibini kabul etmelerini.
* Kapsayıcı okullarla deneyimi olan ülkelerle deneyim ve bilgi alış-verişinde bulunmalarını, projeler geliştirmelerini.
* Kapsayıcı eğitimin mesleki yönünde olduğu kadar, erken tanı ve müdahale yollarında da daha çok gayret harcamalarını ve daha pek çok konuda temennileri içermektedir.
“Salamanca Bildirgesi sonrasında yine BM yetersizlikten etkilenmiş bireylerin tüm haklarını kapsayacak bir uygulamayı hayata geçirerek 13 Aralık 2006 tarihinde Birleşmiş Milletler Özürlü Kişilerin Hakları sözleşmesi kabul edilmiş ve 30 Mart 2007 tarihinde imzaya açılan sözleşme, 28 Ekim 2009 tarihinden itibaren Türkiye ‘de de yürürlüğe girmiştir”diyen Ataman, bu sözleşmenin, engelli bireylerin haklarına bütüncül olarak yaklaştığını belirtti.
Ataman sözleşmenin 24. Maddesini;
* Taraf Devletler özürlülerin eğitim hakkını tanırlar. Taraf Devletler, bu hakkın fırsat eşitliği temelinde ve ayrımcılık yapılmaksızın sağlanması için bütünleştirici eğitim sisteminin her seviyede özürlüleri de içine almasını ve ömür boyu öğrenim imkanı sağlamalıdır. Bunun için aşağıdaki hedefler gözetilmelidir.
(a) insan potansiyelinin, onur ve değer duygusunun tam gelişimi ve insan haklarına, temel özgürlüklere ve insan çeşitliliğine saygı duyulmasının güçlendirilmesi.
(b) Özürlülerin; kişiliklerinin, yeteneklerinin, yaratıcılıklarının, zihinsel ve fiziksel becerilerinin potansiyellerinin en üst derecesinde gelişiminin sağlanması.
(c) Özürlülerin özgür bir topluma etkin bir şekilde bir şekilde katılımlarının sağlanması.
2.madde. Taraf Devletler bu hakkın yaşama geçirilmesi için aşağıda belirtilenleri sağlamalıdır:
(a) Özürlüler özürleri nedeniyle genel eğitim sisteminden dışlanmamalı ve özürlü çocuklar
özürleri nedeniyle parasız ve zorunlu ilk ve orta -öğretim olanaklarının dışında tutulmamalıdır.
(b) Özürlüler yaşadıkları çevrede bütünleştirici, kaliteli ve parasız ilk ve orta öğretime diğer bireylerle eşit olarak erişebilmelidir.
(c) Bireylerin ihtiyaçlarına göre makul düzenlemeler yapılmalıdır.
(d) Özürlülerin genel eğitimden etkin bir şekilde yararlanabilmeleri için genel eğitim sistemi içinde ihtiyaç duydukları desteği almaları.
(e) Özürlülere yönelik bireyselleştirilmiş etkin destekleyici tedbirlerin, özürlülerin eğitime tam katılımı/bütünleştirme hedefine uygun olarak akademik ve sosyal gelişimi artırıcı ortamlarda sağlanması.
Ataman, olumsuzlukların yanı sıra sevindirici olan durumun toplumda yıllardır kemikleşmiş olan engelli bireylere karşı oluşturduğumuz olumsuz tutumların olumlu hale dönmeye başlaması olduğunu söyleyerek gerek KKTC’deki okullarda gerekse Türkiye Cumhuriyeti’ndeki okullarda özel gereksinimi olan buçocukların artık akranlarından ayrılmadan büyük ölçüde birlikte eğitim aldıklarına dikkat çekti.