Kalbi korumak için fiziksel aktivite şart
Lefke Avrupa Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Caner Açıkada “Dünya Kalp Günü” nedeniyle açıklamalarda bulunarak, kalp sağlığı için fiziksel aktivitenin önemine dikkat çekti.
Kalp hastalıklarından ölenlerin sayısının her geçen yıl arttığını ve bu hastalıkların başında hareketsizlik ve beslenme alışkanlıklarının geldiğine vurgu yapan Açıkada, yapılan bir araştırmaya göre, Türk toplumunun Avrupa ülkeleri içerisinde en hareketsiz olan ve fiziksel aktivite ile kondisyon düzeyi en kötü olan ilk üç ülkeden birisi olduğunu belirtti. “İnsanların kilosu ve dış görüntüsü ne olursa olsun, fiziksel aktivite yapmalı ve kalbimizi korumalıyız. İnsan vücudu hareket ettikçe birtakım enzimler geliştirmekte ve bu enzimlerle daha rahat hareket etmekte, kendisini daha sağlıklı ve zinde hissedebilmektedir” diyen Açıkada, ilk yapılacak işin; bir doktora, tercihen bir spor hekimine görünerek, yaşa bağlı olarak hareket etme ve nabzı daha yüksek kalp atım hızlarına çıkarmanın sağlık açısından bir sakıncası olup olmadığını kontrol ettimek olacağına dikkat çekti.
Normalde yetişkin bir erkeğin dinlenik durumda 70 ve bir kadının da 80 civarında bir nabzının olduğunu dile getiren Açıkada, antrenman yaptıkça bu nabzın bir süre sonra kalbin daha verimli çalıştığı ve dinlenik kalp atım hızının gerilemeye başlayarak normal popülasyondan daha düşük atmaya başladığını ifade etti.
Egzersiz, kalp-damar sistemi güçlendirmesinde etkili
Amerikan Spor Hekimliği Birliği’nin hergün, yaklaşık 30 dakikalık egzersiz yapmanın iyi olduğunu ve daha ileri giderek bir süredir yaptıkları kongre ve kampanyanın adını “Egzersiz ilaçtır” şeklinde bir sloganla, insanların egzersiz yapmalarının ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmeye çalıştığı bilgisini veren Açıkada, birliğin 1990’lı yıllarda haftada 2-3 antrenman önerirken, son zamanlarda hergün egzersiz yapmayı önerdiğini, egzersiz konusunda yürüme, koşma, kayak, bisiklet, yüzme, fitnes, aerobik, tenis, futbol, basketbol ve daha birçok değişik hareket olabileceği konusunda da kamuoyunu bilgilendirdiğine dikkat çekti ve bu hareketlerin ise öncelikle kardiyovasküler (Kalp-damar) sistemi güçlendirmesinde etkili olduğunu söyledi.
Fiziksel aktivite düzeyi olarak en aktif yaş grubu 35-44
Türkiye’de yapılan araştırmalarda toplumun sadece % 25’inin istenilen fiziksel aktivite düzeyine sahip olduğunun görüldüğünü belirten Açıkada, gençlerin 15-19 yaşları arasındaki kesiminin %63’ünün hareket etmediğini, bu hareket oranı ile 55 yaş üstünün hareket etme alışkanlıklarının benzer ve toplumun en hareketsiz yaş gurupları olduğu ve fiziksel aktivite düzeyi olarak en aktif yaş grubunun 35-44 olduğu sonucunun elde edildiğini dile getirdi.
“Eski kuşaklar bir tarafa, yeni yetişen çocuk ve gençlerimize hareket etme alışkanlığını öğretmemiz ve günlük yaşantılarında spor yapabilecekleri ortamı sağlamamız gereklidir” diyen Açıkada, bu nedenle, beden eğitimi öğretmenleri ve antrenörlere katkısının büyük olduğunu, üniversitelerin bünyelerinde bulundurdukları genç nüfusa egzersiz ve spor yapma alışkanlığını verecek programlara teşvik ederek, sağlıklı bir kalp ve damar yapısı konusunda gençlerin bilinçlendirmeleri gerektiğine vurgu yaptı.