LAÜ Akademisyeni Özdal, koronavirüs pandemisinin tarih boyunca yaşanan diğer pandemilerden farkına ve koronavirüsten korunmanın önemine dikkat çekti
Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Macide Artaç Özdal “ Koronavirüs pandemisinin tarih boyunca yaşanan diğer pandemilerden farkı ve koronavirüsten korunmanın önemi” konusunda bilgiler paylaştı.
“Pandemiler toplumlar üzerinde olumsuz sağlık etkileri yanında ekonomik ve psikososyal etkilere yol açıyor”
“Pandemiler toplumlar üzerinde olumsuz sağlık etkileri yanı sıra ekonomik ve psikososyal etkilere yol açmaktadır. Pandemi diğer tıbbi terimler gibi eski Yunanca’dan gelen bir terimdir. “Pan” eski Yunancada “tüm” anlamındayken,” demos” ise insanlar anlamındadır. “Pandemi” birleşince dünya yüzeyinde geniş bir alanda etkisini gösteren salgın hastalık anlamında kullanılmaktadır” diyen Özdal, bir hastalığın pandemi tanısına girmesi için insanlar arasında kolayca yayılması, söz konusu hastalığa daha önce maruz kalınmamış olması, hastalığa yol açan hastalık etmeninin insanların sağlığı üzerinde büyük etkisi olması ve bulaşıcı olması gerekmekte olduğuna dikkat çekerek, tarihe bakıldığında, dünyada birçok salgın hastalık pandemisinin yaşandığını ifade etti.
“Dünyadaki pandemi tarihçesine baktığımızda, dünyanın en büyük pandemisi veba hastalığı pandemisinde yaşanmıştır”
Özdal açıklamasının devamıda, “Dünyadaki pandemi tarihçesine baktığımızda, dünyanın en büyük pandemisi veba hastalığı pandemisinde yaşanmıştır. Veba 14. Yüzyılda, Avrupa’da ciddi bir yıkıma neden olmuş ve tüm dünyada 200 milyondan fazla kişinin ölümüyle sonuçlanmıştır. Veba hastalığı farelerin taşıdığı pirelerde bulunan bir bakteri aracılığı ile taşınmaktadır. Vebadan sonra dünyada en çok etki bırakan pandemi 19. Yüzyılın başlarında başlayan kolera pandemisi olmuştur ve bu salgına neden olan yine bir bakteri olan koleradır. Kolera bağırsakta ishal hastalığına neden olmaktadır ve bu pandemi dünyada en çok etki bırakan pandemiler arasında yer almaktadır. Tarihte 20. yüzyıla geldiğimizde viral bir hastalık olan “Grip” dünyada büyük kayıplara yol açmıştır. Grip hastalığı 1918 yıllarında dünyayı etkilemeye başlamıştır. İlk Grip pandemisi olan ve “İspanyol Gribi” olarak adlandırılan salgınında bir buçuk sene içerisinde 100 milyondan fazla kişi hayatını kaybetmiştir. Daha sonra 1968 ve 1969 yılları arasında Hong Kong’ta başlayan bir pandemi dünya nüfusunu etkilemeye başladı ve Amerika’ya “Hong Kong gribi” bulaştıktan 1 ay sonra Amerika’da grip aşısı bulundu, fakat yine de Hong Kong’ta salgın tüm nüfusun 15%’ini etkiledi. 1972 ve 1973 yılları arasında “London flu” ismi verilen grip pandemisi dünya nüfusunu etkilemiştir. Daha sonra, 2009 yılının Mart ayında ilk defa Meksika’da insanlar arasında İnfluenza A (H1N1), halk arasında bilinen adı ile Domuz gribi salgını başlamıştır. Bu gribin “Domuz gribi” olarak adlandırılmasının sebebi domuzlarda görünen bir virüse benzemesidir. Dünya Sağlık Örgütü Haziran 2009’da Domuz gribini salgınını pandemi olarak ilan etmiştir. Özellikle kış aylarında bu hastalık halen birçok ölüme neden olmaktadır”dedi.
“Koronavirüsü mevsimsel gripte olduğu gibi en çok 65 yaş üzeri kişileri ve kronik rahatsızlıkları olan kişileri olumsuz yönde etkilemekte”
“Dünya, 2009 yılında başlayan ve pandemi olarak dünya toplumlarını etkileyen H1N1 domuz gribi salgınından sonra şimdi de yeni bir SARS türü olan korona virüsün yol açtığı Covid-19 Pandemisi’nin etkisi altındadır. Dünya daha önce birçok salgının etkisi altında kalmış olmasına rağmen, günümüzde ortaya çıkan Covid-19 pandemisi oldukça büyük endişeye yol açmış ve dünya genelinde panik yaratmıştır. Peki, bunun nedeni nedir? 1918’de yaşanan yine bir tür H1N1 virüs türünden kaynaklanan İspanyol gribinden sonra Covid-19 dünyada yaşanan yüksek ölüm oranına sahip bir virüstür”diyen Özdal, Covid-19 pandemisinden önce en yakın geçmişte yaşanan domuz gribi salgınında Nisan 2009’dan itibaren 1 yıl içerisinde 60.8 domuz gribi vakası rapor edilmiş ve bu vakalar arasında 12,500 kişinin öldüğünün saptanmış olduğunu ifade etti. Özdal, “Bu da gösteriyor ki, domuz gribi yaklaşık yüzde 0,02’lik bir ölüm oranına sahiptir. Fakat koronavirüsün neden olduğu ölümlere bakıldığında, salgının dünyada başladığı ilk aylarda ölüm oranı % 2 düzeyinde yani korona virüsün ölüm oranı domuz gribine oranlar çok daha yüksek seyretmiştir. Günümüzde toplumda asemptomatik veya hafif vakalarda göz önünde bulundurulduğunda ölüm hızının azaldığı söylenebilir. Fakat yine mevsimsel grip ve domuz gribi ölüm oranları ile korona virüs ölüm oranları karşılaştırılırsa, koronavirüse bağlı ölüm oranları halen daha yüksektir. Korona virüsü mevsimsel gripte olduğu gibi en çok 65 yaş üzeri kişileri ve kronik rahatsızlıkları olan kişileri olumsuz yönde etkilemekte ve bu toplum gruplarında daha yüksek ölüm oranlarına neden olmaktadır. Toplumda aktif olarak yaşamlarını sürdüren, özellikle iş veya okul yaşamlarında birçok insanla yakın temas içerisinde olan çocuk, genç ve orta yaşlı kişiler korona virüs enfeksiyonuna bağlı ölüm riski yüksek olan yaşlılar ve diğer bireylere virüsü taşıyarak onların virüsten etkilenmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle, tüm bireyler, etkili bir aşı bulunana ve aşının toplumların büyük bir bölümüne ulaşmasına kadar, üstlerine düşeni yapmalı ve özellikle toplumun risk altındaki gruplarını korumak için gereken tedbirleri almalıdır”dedi.
“Koronavirüsle belirtilen tedbirlerle yaşamaya alışmalı, kendimizi ve sevdiklerimizi korumalıyız”
Özdal açıklamasında son olarak “Bu alınacak önlemlerin en başında gelenler şu şekilde sıralanabilir: özellikle kalabalık ve kapalı ortamlarda maske takılmalı, riski yüksek olan yaşlı, hamile kadınlar ve çocuklar gerekmedikçe kalabalık ortamlara girmemeli, kişisel hijyen sağlanmalı ve özellikle eller sık sık yıkanmalı, bağışıklık sistemini güçlendirmek için dengeli beslenmeli ve uyku düzenine dikkat edilmelidir, semptomları olan kişiler toplumdan ayrılmalı ve başka kişilerle temasları engellenmelidir. Koronavirüs salgını ile yaşarken unutmamalıyız ki toplumda kişiden kişiye kolay bulaşabilen ve özellikle bağışıklık sistemi düşük olan kişileri kötü şekilde etkileyebilen virüsün toplumda yaygınlaşmasını çok basit yöntemler ile engelleyebiliriz. Bu yüzden bir süre daha toplumları büyük ölçüde ve özellikle yaşlı kişileri kötü şekilde etkileyen koronavirüsle belirtilen tedbirlerle yaşamaya alışmalı, kendimizi ve sevdiklerimizi korumalıyız”ifadelerine yer verdi.