LAÜ Akademisyeni Hablemitoğlu, “Pandemi Sürecinde Ebeveyn Çocuk İlişkisini” ele aldı
Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu “Pandemi Sürecinde Ebeveyn Çocuk İlişkisi” üzerine bilgiler paylaştı. Hablemitoğlu “Pandemi süreci ebeveyn olmanın hem sorgulandığı, hem de zor günlerin yaşandığı bir süreç oldu. Sağlığımızı ve ekonomik yaşamı etkilediği kadar, sosyal yaşamı da derinden sarstı. Bu durum bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Her yaş grubundan eğitimleri devam eden çocukları olan ebeveynler bu süreçte çok zorlandılar” diyerek, özellikle hem üniversite hem de lise geçiş sınavlarının tarihlerinde değişiklik yapılması eğitimlerin online sürdürülmesi, ailelerin ev ortamında çocukları ile uzun zaman geçirmeleri farklı bir ebeveyn olmayı gerektirdiğini ifade etti.
Hablemitoğlu, “Biliyoruz ki, okulun doğası; eğitim-öğretim için yapılandırılmış bir ortam olması, sosyal ilişkiler, bütün bunların belirli zamanlar arasında sınırlandırılmış olması gibi birçok faktörden oluşuyor. Homeschooling yapıldığında sınırları aile çizerken, okulun çizdiği eğitim çerçevesini evde uygulatmaya çalışmak hem ebeveyn için hem de ebeveyn-çocuk ilişkileri açısından zorlayıcı görünüyor. Bu konuda ve belirsiz dönemde çocuklara fazla baskı yapmamak ve süreci hep beraber atlatmak için aile içinde anlayışlı bir tutum sürdürmek daha sağlıklı görünüyor” dedi.
“Bazı aileler için, bir tecrit sırasında birlikte daha fazla zaman geçirmek, aile üyelerini birbirine yaklaştırabilir ve bir refah duygusu geliştirebilir. Bununla birlikte, finansal güvensizlik, ailenin ve yakınlarının sağlığı ile ilgili endişeler, karantina süresiyle ilgili belirsizlik, sosyal ve fiziksel aktivitelerin olmaması ve can sıkıntısı gibi COVID-19 krizi için sembolik olan çeşitli faktörlerin hepsinin sıklıkla kişinin ruh hali ve zihinsel sağlığı üzerinde etkisi var” diyen Hablemitoğlu ebeveynlerin, ergenler ve çocukları arasında gerginlikler yaşanabileceğini çünkü ailelerin daha fazla günlük zorluklarla (örneğin iş kaybı ya da ekonomik sorunlar, okul ortamından kopma) ve ek görevlerle (örneğin ebeveynlerin çocuklarının evdeki eğitimlerini takip etmesi, çocukların bakımı) karşı karşıya kaldıklarına dikkat çekti.
Hablemitoğlu: Bazı insanlar belirsizliği tolere edebilirlerken, diğerleri belirsizliğe tahammül etmekte güçlük çeker
“COVID-19 salgını gibi öngörülemeyen stresli durumların önemli bir yönü belirsizliktir. Belirsizlik, yaşanan stresin temel belirleyicilerinden biridir. Dahası, ailelerin bu süreçte belirsizlikle başa çıkma yeteneği büyük ölçüde değişir. Bazı insanlar belirsizliği tolere edebilirlerken, diğerleri belirsizliğe tahammül etmekte güçlük çeker ve bundan kaçınmaya çalışırlar. Belirsizliğe tahammülsüzlük, olasılık ve sonuçlarından bağımsız olarak belirsiz herhangi bir durumu olumsuz olarak algılama ve buna stres ve gerginlikle karşılık verme eğilimi olarak tanımlanmaktadır” diyen Hablemitoğlu, Dünya çapındaki COVID-19 salgınının tüm insanlar için günlük yaşamı etkilediği ve belirsizlikten kaçmanın da imkansız olduğuna vurgu yaparak, ebeveynlerin belirsizliğe tahammülsüzlüğü arttıkça ebeveynlik davranışlarının olumsuz etkilenmekte olduğunu belirtti.
Hablemitoğlu: Çocuklarımızı severek, kişisel sınırlarına saygı duyarak ve değer verdiğimizi göstererek bu sürece daha rahat devam edebiliriz
Hablemitoğlu açıklamasının devamında “ Ebeveynlere öncelikle bir şeyi hatırlatmak isterim. Her bireyin yaşamdaki ritmi ister çocuk, ister yetişkin olsun farklıdır. Özellikle 2010 sonrası doğan alfa nesli ile iletişim kurabilmek çok bambaşka. Bu nedenle, çocuklarımız anne babalarını model alsalar bile, kendi perspektiflerinden yorumlayacaklarından hayatlarının akışı da farklı olacaktır. Önümüzdeki aylarda eğitimin online sürme olasılığı yüksek. Bu durum ev yaşamını değiştirecek. Ebeveynler işe, çocuklarının yaşam akışını keşfetmekle başlayabilirler. Çocuklarına karışmak, kendi istediklerini yapmalarını sağlamak yerine, onları gözlemlemek önemli. Önce şu soruların cevaplarını arayabilirler; saat kaçta uyanıyor? Kişisel bakımına özen gösteriyor mu? Bütün gün pijamaları ile mi vakit geçiriyor? Üzerini değiştiriyor mu? Yatağını/odasını topluyor mu? Kendisi mi uyanıyor? Siz mi uyandırıyorsunuz? Derslerine katılıyor mu? Ödevlerini zamanında teslim ediyor mu? Dijital cihazlarla ilişkisi ne durumda, günde kaç saat telefon/televizyon/elektronik oyunlarla zaman harcıyor? Yani özetle her ebeveyn çocuğu ile sürdürdüğü ev yaşamının akışını bilmek durumunda. Sonrasında bu akışta çocuğun başarısını, sağlığını etkileyecek bir gözlemi varsa bunu açıklayarak, öncelikle çocuğun yaşam akışına saygı duyması sonra da bir orta yol bulması gerekiyor. Özellikle ergenlik çağı iletişim kurmanın kolay olmadığı bir dönem. Durumu yalın bir biçimde konuşmak, samimi olmak önemli. Daha iyi yönetilmesi gereken durumları sıralayarak, çocuğa durumu nasıl düzeltebileceği ya da ne yapmak istediğini sormak, plan yapmasına yardım etmek, destek olmayı teklif etmek bir çözüm olabilir. Çocuklar eleştirilmek, suçlanmak ya da yargılanmak yerine, desteklendiklerini, anlaşıldıklarını, kendilerine güven duyulduğunu ve çözüm üretildiğini bilirlerse motive olmaları kolaylaşacaktır. Çocuklarımızı severek, kişisel sınırlarına saygı duyarak ve değer verdiğimizi göstererek bu sürece daha rahat devam edebiliriz. Çocuklarımıza ne kadar başarı o kadar sevgi mesajı vermeden, onları saygıyla sevdiğimizi göstererek, çocuklarımızı bizim birer uzantımız gibi görmeyip, birer birey olarak varlıklarını kabul ettiğimizde sorunları aşmak mümkün olacaktır” dedi.