LAÜ Öğretim Üyesi Görkem “Öfke Kontrolü” ile ilgili bilgilendirmeler yaptı
Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Anıl Görkem, “Öfke Kontrolü” konusunda açıklamalarda bulundu.
Görkem, “Günümüzde tüm dünya olarak zorlu ve o kadar farklı süreçlerden geçiyoruz ki, bu durumun bireyin üzerinde bırakmış olduğu stres ve kaygı ile baş edebilmede zorluklar yaşayabildiğini söylemek mümkündür” diyerek, COVID-19 salgınının insanlar üzerinde stres ve kaygı bozukluğuna hatta öfkeye neden olduğunu belirtti.
“Öfke duygusu; bireyin herhangi bir engellenme, adaletsizlik ya da kendi benliğine yönelik bir tehdit hissettiğinde yaşanan duygudur. Özellikle günümüzde COVID-19 ile hayatımızın sınırlandırılması, engellenen ve ertelenen planların var olması, bireylerin, mutlu olma dünyasını engelleyen durum ve olaylarla karşılaşmasına neden olmuştur. Bu durum da bireyde öfke duygusunun oluşmasında kaçınılmaz bir gerçek olmuştur” diyen Görkem açıklamasına şöyle devam etti;
Saldırganlık, öfke, şiddet duyguları ayni duygular mı?
Çoğu zaman birçok kişi tarafından saldırganlık, şiddet ve düşmanlık duyguları ile öfke duygusu karıştırılabilmektedir. Düşmanlık, öfke duygularını içerse de öfkeye göre daha uzun süreli olumsuz bir duygudur. Saldırganlık ise, öfke ve şiddetin dışa yönelik olarak ifade edilme şekillerinden biridir. Dolayısı ile saldırganlık öfkeyle ilişkili olmakla birlikte, ikisi aynı şey değildir. Saldırganlık bir davranış iken, öfke bir duygu ifadesidir.
Öfke doğal bir duygudur.
Öfke pek çok kişiye korkutucu gelebilmekte fakat diğer duygulardan pek farkı olmamaktadır. Bu duygunun bireyin kendisine ve çevreye yansımaları oldukça olumsuz olduğu için kabul edilmesi de pek kolay olmamaktadır. Fakat öfke duygusu da tıpkı diğer duygular gibi (mutluluk, sevinç, üzüntü vb.) yaşanabilen normal bir duygudur. Dolayısı ile öfke de her duygu gibi gerekli bir duygudur. Öfke duygusunun kontrollü olarak yaşanma biçimi, öfkeyi iyi ya da kötü kılmaktadır. Hatta öfke insanı yanlış davranışa itmekte, kötü yönde motive etmektedir (güdülemektedir).
Öfke ile ilgili yanlış düşünceler…
Öfke ile ilgili bazı yanlış düşünceler de bulunmaktadır. Bunlardan en yaygın olanı, kadınların, erkeklerden daha az öfkelendikleridir. Hatta cinsiyet rolleri ile de ilişkili olan bu durum, toplumsal ve kültürel olarak da kabul edilmiş yanlış bir düşünce olarak da karşımıza çıkmaktadır. Bir diğer yanlış düşünce de, öfkelendiğinde şiddetli tepki veren kişilerin güçlü kişiler oldukları yönündeki algılardır. Oysa öfkesini kontrol edebilen kişi güçlü kişidir. Bir diğer yanlış düşünce ise, bağırdığımız veya nesneleri yumrukladığımız zaman öfkeyle başa çıkıldığı düşüncesidir. Oysa bireyin gerek kendine gerek başkasına gerekse de başka nesnelere zarar vermesi, öfkeyle başa çıktığı anlamına gelmemektedir. Bazen de halk arasında söylenen sözlerden biri ile karşılaşırız “sanki sinirleri alınmış gibi bir insan”. Bazı insanların hiç öfkelenmediği düşüncesi var olan başka bir yanlış düşüncedir. Öfke daha önce de belirttiğimiz gibi, normal yaşanması gereken bir duygudur. Burada öfke ile baş edilebilmesi önemlidir. Halk arasında yaygın olan bir diğer yanlış düşünce ise, saldırganlığın; insanın içgüdüsel davranışı olduğu yönündedir. “bunun babası da öyleydi”, “ailesinde da böyle kişiler var” şeklindeki düşüncelerin toplumsal olarak saldırganlığı kabul edilebilir boyuta taşıyabilen başka bir yanlış düşünce olduğunu söyleyebiliriz.
Peki, öfke duygusunu kontrollü yaşamayı nasıl sağlayabiliriz?
Buz dağının suyun üstünde kalan kısmını öfke olarak tanımlarsak, öfkenin ortaya çıkmasına neden olan pek çok duygu suyun altında kalan alanda gizlidir diyebiliriz. Dolayısı ile öfkenin gerçek nedenini ve temel duygularını bulmak, saldırganlığa dönüşmesini engelleyecek bir durumdur. Öfkenin kaynağını ortadan kaldırmak için buzdağının altındaki temel duyguların anlaşılması önemlidir. Sözü geçen temel duygular kıskançlık, üzüntü, merak, yalnızlık, itilmişlik, kaygı, hayâl kırıklığı, haksızlık, anlaşılamamak, aşağılanmak gibi duygular olabilmekte ve öfke nedenleri olan bu temel duygular, zaman içerisinde birikip, tıpkı bir kaya gibi sertleşip, katılaşınca, buzdağının tepesindeki öfke duygusunun saldırganlığa dönüşmesine veya bireyin kendine zarar vermesine neden olmaktadır.
Öfke bir bakıma yanardağ gibi önce kendini yakar.
Evet, öfke ile baş edilemediği zaman, tıpkı bir yanardağ gibi birey ilk önce kendine zarar vermektedir. Bu gerek fiziksel, gerek psikolojik gerekse de toplumsal olarak bireye zarar verir. Günümüzde birçok fizyolojik hastalığın psikolojik nedenlerle ilişkili olduğunu öne süren çalışmalar da bu durumu desteklemektedir. Gerek fizyolojik gerek psikolojik sağlığı iyi olan bireyin, toplumu etkileyebilecek sağlıklı toplumların oluşmasını sağlayacak bir gerçek olduğunu da söyleyebiliriz.
Peki, bireysel veya toplumsal saldırganlığa dönüşmemesi için öfkemizi nasıl kontrol edebiliriz?
- Öfkelendiğimiz konuyu güvendiğimiz kişilerle paylaşabiliriz. Unutmayın: paylaşmak negatif duyguları azaltan, pozitif duyguları ise artıran büyük bir iksirdir.
- Öfkemizi kontrol etmemizi zorlaştıran konumuzu bir süreliğine düşünmeyi erteleyip, sakinleşmemizi sağlayan ve daha sağlıklı düşünmemize yardımcı olacak başka durumlarla ilgilenebiliriz (spor yapma gibi).
- Konu sizin için önemliyse mutlaka konuşun
- Olayı düşünmek için zaman ayırın
- Israrcı olmayın
- Derin nefes alın (en az beş defa)
- Çatışma ortamından uzaklaşın
- Tartışmayı erteleyin
- Spor yapın
- Mizah duygularınızı geliştirin
- Özellikle “öfkemi amacıma ulaşmayı engellemeyecek bir tarzda nasıl ifade edebilirim?” sorusunun yanıtı üzerinde düşünmek, öfke duygumuzu kontrol etmemize yardımcı olacaktır.
Görkem, “Son olarak ‘öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kızarır’ sözü ile herkesin öfke duygusunu yaşayabileceğini, fakat doğru insana, doğru derecede, doğru zamanda, doğru maksatla, doğru biçimde öfkelenmenin önemli olduğunu unutmamak gerektiğini söylememiz doğru olacaktır. Ve tabi ki en önemlisi, her derde deva, ücretsiz ve bulması kolay reçete olarak hayatınızdan sevgiyi çıkarmadığınız sürece yaşam güzelleşebilecek ve altından kalkılmayacak hiçbir şey olmadığını farkedeceksiniz” dedi.